Sonbaharda bile hava sıcaklığı 16 dereceyi buluyorsa bize yollara dökülmek düşer! Bu sefer rotamız, Akdeniz kıyılarının Atlantik Okyanusu’yla buluştuğu yöne, Portekiz’e. Lizbon’a doğrudan uçabileceğiniz gibi Porto’ya uçarak iki buçuk saatlik tren ya da araba yolculuğu ile ulaşmak da mümkün. Biz Porto üzerinden ulaştık ve harika bir macera oldu. Ama bugünkü konumuz Lizbon.
Yedi Tepeli Güzel Lizbon
İstanbul’dan gelince buranın sıcak ve tanıdık gelmesi olası: Yedi tepeye kurulu şehir, nehir üstündeki köprüleriyle bize evdeymişiz hissi veriyor. Bir güzelliği de şehirde pek telaş yok.
Avrupa’nın en eski şehri Lizbon’da ilk ziyaretimiz Belem bölgesine. Padrão dos Descobrimentos yani Kaşifler Anıtı, Portekiz’in keşif çağından 33 önemli isimi bir arada görebileceğiniz yer. Tan’ın Magellan’ı Filipinler gezimizden hatırlaması bizi şaşırtıyor, kendisine Vasco da Gama’yı da anlatıyoruz, arkasından bir çok nasıl soruyor geliyor elbette. Bu fırsatlarla çocuklara dünyayı anlatmak hem onlar için hem de yetişkinler için çok keyifli.
Buradan kısa bir yürüyüşle ulaşacağınız Belém Kulesi ise 16. yüzyılda sahillerini yabancı saldırılardan korumak için bir kale olarak inşa edilmiş. UNESCO Dünya Mirası Listesi’den enfes mimarisini görmeniz gereken yapı Jerónimos Manastırı. Bu kadar gezinin üstüne Portekiz’in meşhur tatlısı muhallebili tart “pastais de belem” tatmak için uygun yerdesiniz.
28 Numaralı tramvayla Alfama bölgesini ziyaret etmek, burada tüm turistlerin takip ettiği bir rutin. Ancak bu tramvayın önündeki sırayı görünce benzer bir tur yapan Hopon tram turunu da deneyebilirsiniz. Portekiz’de iç ve dış cephelerde kullanılan seramik azulejo şehire ayrı bir güzellik katıyor.
Miradouro da Graca’da bir kahve molası, manzaranın tadına varmak için şart. Portas do Sol, Sao Jorge Kalesi, Sé de Lisboa, Pantheon gezi listenize eklemeniz gerekenlerden. Feira da Ladra bit pazarındaki bir tur atabilir, Fado Müzesi’nde ailece Portekiz’in ünlü halk müziği hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Şehrin merkezi olan Baixa bölgesinden Santa Justo asansörüyle Bairo Alto bölgesine çıkmak da oldukça keyifli. 140 metre yükseklikte kayalıkların üzerindeki Avrupa’nın en batı noktasına olan Cabo de Roca ise şehrin oldukça yakınında.
Masalsı Saraylara Doğru: Sintra
Portekiz’in masalsı köşelerinin başında Pena Sarayı yeralıyor demek yanlış olmaz. Ağaçların birbirine sarıldığı yoldan tepeye doğru tırmanırken canlı renkleriyle bize tepeden bakan saray “nerede kaldınız” diyor sanki. 19.yüzyılda yapılmış olmasına rağmen, Kuzey Afrika, ortaçağ, hatta gotik mimari etkileri taşıyan yapı, tema parklarında miniklerin hayranlıkla baktıkları şatoların aslında bir nevi gerçeği. Dışının büyüsü, içine de yansımış, dolayısıyla geziniz ve fotoğraflarınız için iyi vakit ayırmayı ihmal etmemelisiniz.
Doğa zenginliğiyle Pena Milli Parkı, ince işçiliğiyle hayran bırakan Palacio de Monserrate, dekoratif surlarla çevrili, gizli pasajlarla dolu bahçesiyle oldukça ilgi çekici olan Quinta da Regaleira Sarayı da gömek isteyeceğiniz yerlerden bazıları olabilir.
Gitmişken ayrıca:
Jardim Zoológico de Lisboa, harika bir hayvanat bahçesi. Tüm günü alabilir, aklınızda olsun.
Hippo Trip, hem karadan hem de sudan hoovercraft ile yapılan neşeli bir tur. 90 dakika sürüyor ve çocuklar bayılıyor.
Oceanário De Lisboa, şahane bir akvaryum. Çocukla Lizbon seyahati yapacaklar okyanus kıyısına kadar gelmişken deniz canlılarını daha yakından tanımak isteyebilir.
Cascais ve Estoril Sahilleri, ailece kumsalda keyifli vakit geçirmek için. Bahar ya da yaz ayında gidecek olursanız programınıza ekleyebilirsiniz.
Mercado da Ribeira, diğer adıyla Time Out Market, sayısız mutfağın kücük standının bir araya geldiği enfes bir kapalı pazar alanı. Ailece damak tadınıza uygun lezzetler bulabilirsiniz. Kapının hemen önünde kafesi de olan küçük ama keyifli bir çocuk parkı da mevcut.